KONUM
Taksim'de yer alan Ferman Hilal, İstiklal caddesi, Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi ve Taksim Meydanı 10 dakikalık yürüme mesafesindedir. Dolmabahçe Sarayı ve Galata Kulesi 2 mil (3 km) içindedir.
Taksim Meydanı, İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde yer alan ve İstanbul kentinin en ünlü noktalarından biri olan meydan. Çevresindeki lokanta, mağaza, otel, eğlence ve kültür yerleriyle İstanbul'un en büyük turistik çekim merkezinden biridir.
Galata Kulesi, İstanbul'un Galata semtinde bulunan bir kule. 528 yılında inşa edilen yapı, şehrin önemli sembolleri arasındadır. İstanbul Boğazı ve Haliç, kuleden panoramik olarak izlenebilmektedir. UNESCO, 2013'te kuleyi Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil etti.
Dolmabahçe Sarayı, İstanbul, Beşiktaş'ta, Kabataş'tan Beşiktaş'a uzanan Dolmabahçe Caddesi'yle İstanbul Boğazı arasında, 250.000 m²lik bir alan üzerinde bulunan saray. Marmara Denizi'nden Boğaziçi'ne deniz yoluyla girişte sol kıyıda, Üsküdar ve Salacak'ın karşısında yer alır. İnşaatı 1843 yılında başlayıp 1856 yılında bitmiştir.
Süleymaniye Camii, I. Süleyman adına 1551-1557 yılları arasında İstanbul'da Mimar Sinan tarafından inşa edilen camidir.
Mimar Sinan'ın kalfalık devri eseri olarak nitelendirilen Süleymaniye Camii, medreseler, kütüphane, hastane, sıbyan mektebi, hamam, imaret, hazire ve dükkânlardan oluşan Süleymaniye Külliyesi'nin bir parçası olarak inşa edilmiştir.
Sultan Ahmet Camii, 1609-1617 yılları arasında Osmanlı Padişahı I. Ahmed tarafından İstanbul'daki tarihî yarımadada, Mimar Sedefkâr Mehmed Ağa'ya yaptırılmıştır.[1] Cami mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezendiği için ve yarım kubbeleri ve büyük kubbesinin içi de yine mavi ağırlıklı kalem işleri ile süslendiği için Avrupalılarca "Mavi Camii (Blue Mosque)" olarak adlandırılır. Ayasofya'nın 1935 yılında camiden müzeye dönüştürülmesiyle, İstanbul'un ana camii konumuna ulaşmıştır.
Aslında Sultanahmet Camii külliyesiyle birlikte, İstanbul’daki en büyük eserlerden biridir. Bu külliye bir cami, medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkânlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalardan oluşmaktadır. Bu yapıların bir kısmı günümüze ulaşamamıştır.
Yapının mimari ve sanatsal açıdan dikkate sayan en önemli yanı, 20.000'i aşkın İznik çinisiyle bezenmesidir.[2] Bu çinilerin süslemelerinde sarı ve mavi tonlardaki geleneksel bitki motifleri kullanılmış, yapıyı sadece bir ibadethane olmaktan öteye taşımıştır. Caminin ibadethane bölümü 64 x 72 metre boyutlarındadır. 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbesinin çapı 23,5 metredir. Caminin içi 200'den fazla renkli cam ile aydınlatılmıştır.[3] Yazıları Diyarbakırlı Seyyid Kasım Gubarî tarafından yazılmıştır. Çevresindeki yapılarla birlikte bir külliye oluşturur ve Sultanahmet, Türkiye'nin altı minareli ilk camiidir.
Bugün hala ayakta duran tarihi mimari harikaklardan biri olan Ayasofya, mimarisi, büyüklüğü, büyüklüğü ve işlevselliği ile sanat dünyasında önemli bir yere sahiptir.
Doğu Roma İmparatorluğu'nun İstanbul'daki en büyük kilisesi olan Ayasofya, aynı yerde üç kez inşa edilmiştir. İlk inşa edildiğinde, adı Megale Ekklesia (Büyük Kilise); Ancak, beşinci yüzyıldan sonra, Ayasofya (Kutsal Bilgelik) olarak anılmıştır. Kilise, yöneticilerin taç giydiği yerdi ve aynı zamanda Bizans döneminde kentin en büyük operasyonel katedraliydi.
İlk kilise, 360 yılında İmparator Konstantios (337-361) tarafından yaptırılmıştır. İlk kilise, ahşap çatısı ile kaplanmış ve dikey olarak genişletilmiş (bazilika), ancak ihtilafların sonucu olarak 404'te yapılan halk ayaklanmasından sonra yakılmıştır. İmparator Arkadios'un (395-408) eşi Eudoksia'yı ve İstanbullu Patrik Hazretleri Chrysostomos'u sürgün etti. Patriğin mozaik portre, kilisenin kuzey kesiminde bulunan timpanon duvarında görülebilmektedir. İlk kiliseden kalıntı kalmadı; Ancak, “Megale Ekklesia” markalı müze deposunda bulunan tuğlaların ilk yapıya ait olduğu tahmin edilmektedir.
İkinci kilise 415 yılında İmparator II. Theodosios (408-450) tarafından yeniden inşa edilmiştir. Bu bazilikal yapının beş tane nefis ve anıtsal bir giriş içerdiği bilinmektedir; Ayrıca ahşap bir çatı ile kaplıdır.
İstanbul'un fethi ile Osmanlı İmparatorluğu'nun başkentinin İstanbul'a taşınmasının ardından Fatih Sultan Mehmed tarafından inşa ettirilen ve 1478'den itibaren 380 yıl boyunca devletin idari merkezi ve padişah ile ailesinin yaşam yeri olan Topkapı Sarayı, 9 Ekim 1924 tarihinde müze olarak ziyarete açıldı ve o günden bu yana ziyaretçi sayısı en yüksek müzelerden biri olarak hizmet vermeyi sürdürüyor.
Kapalıçarşı, İstanbul kentinin merkezinde Beyazıt, Nuruosmaniye ve Mercan semtlerininin ortasında yer alan dünyanın en büyük çarşısı ve en eski kapalı çarşılarından biridir.
Sultanahmet Meydanı İstanbul'un en önemli meydanlarından biridir. Bizans devrinde Hipodrom, Osmanlı döneminde At Meydanı olarak bilinen Roma sirki de Meydanın içerisindedir.
Sultanahmet Meydanı İstanbul'un en önemli meydanlarından biridir. Bizans devrinde Hipodrom, Osmanlı döneminde At Meydanı olarak bilinen Roma sirki de Meydanın içerisindedir.
Yerebatan Sarnıcı İstanbul'daki en büyük kapalı sarnıçtır. Ayasofya binasının batısındaki küçük binadan girilir. Sütun ormanı görünümündeki mekanın tavanı tuğla örülü, çapraz tonozludur.
İstanbul Arkeoloji Müzesi, çeşitli kültürlere ait bir milyonu aşkın eserle, dünyanın en büyük müzeleri arasındadır. Türkiye'nin müze olarak inşa edilen en eski binasıdır.
Pierre Loti Tepesi, İstanbul'un Eyüp ilçesinde Haliç'e nazır bir tepedir. Tepe adını, 1876 yılında İstanbul'a gelerek buraya yerleşen ve sık sık bu tepedeki bir kıraathaneye gelmesiyle tanınan Fransız roman yazarı ve doğubilimci Julien Viaud'dan almıştır. Tepenin adını Eyüpsultan Tepesi olarak değiştirmek amacıyla belediye meclisine sunulan öneri pek çok çevreden büyük itirazlar görmüş ve belediye meclisince reddedilmiştir. Tepe ve burada bulunan aynı adlı çay bahçesi İstanbul'a gelen turistlerin de sık sık ziyaret ettiği bir yerdir. Tepeye ulaşım Eyüp-Piyerloti teleferiği üzerinden de mümkündür.